31 Ocak 2014 Cuma

RİYAZÜSSÂLİHÎN

İmamı Nevevî'nin Rasulullahımız'ın muhteşem hadislerini topladığı kitabı olduğunu söylemiştik. Rabbimin inayetiyle 1. cildi bitirmek nasib oldu.
Musannıf merhum 1. cildi 67 bab üzere toplamış. Onları burada zikredecek değilim. Ama şunu ifade etmeliyim ki; şuurlu olmak isteyen her müslümanın mutlaka bir hadis kitabı okuması lazım geldiğini düşünüyorum.
Niçin? diye merak ediyorsanız açın Riyazüssalihin'i okumaya başlayın; kendinizi buluyor kendinize geliyorsunuz.
İlk önceleri hadisi şerifleri ayrıca yazayım diyordum ama okumaya devam ettikçe fikrim değişti.Mevlam güç ve kuvvet verse de keşke ezberlesem diyorum tüm hadisi şerifleri....

Haydi. Yoksa siz daha Riyazüssalihin'i okumaya başlamadınız mı?

30 Ocak 2014 Perşembe

İLMİN KÖKÜ

مَّا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّهِ وَمَا أَصَابَكَ مِن سَيِّئَةٍ فَمِن نَّفْسِكَ وَأَرْسَلْنَاكَ  لِلنَّاسِ رَسُولاً وَكَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا

Bu gün ALİ EROL'u ziyarete gittik de öyle rivayet ettiler. Öyle buyurulmuş:  ''bu ayeti kerime ilmin kökü islam itikkadının özüdür.'' 

Nefis: ''72 şeytan kuvvetinde olup fransız çingenesinden daha aşağıdır.''

Tabii ki bu nefisle mücadele etmek de ehlinin malumu....

28 Ocak 2014 Salı

ÖZÜR BEYANI

Evvelen ve ahiren selam ve dua ile....
Uzun bir müddet -diyeceğim çünkü bazen bir hafta bile insana uzun gelebiliyor- görüşemiyoruz. İnternetin olmaması iletişim aksatıyor belli bir nokta da. Hemen interneti bulmuşken selam ediverelim dedim, her an gidebilir.
Tabi bu arada derslerin yoğunluğu vakitlerin azlığı da diğer bir sebep de olabilir.
sömestri tatiline girince bol bol görüşmek dileğiyle...

22 Ocak 2014 Çarşamba

RİYÂZÜSSÂLİHÎN


RİYASÜSSÂLİHİN

İMAMI NEVEVÎ'NİN HADİS İLMİ İLE ALAKALI KİTABI

Yoruldum artık insanlara ait mesnedsiz basit ve kıymetsiz yazıları okumaktan. Ve karar verdim; bu sene kışın kadim eserleri okuyacağım. Başta İmamı Nevevi'nin müthiş hadis kitabı olan RİYÂZÜSSÂLİHÎN. 

             Arkadaşları sokakta oynarken onu kolundan tutup oyun oynamaya zorluyorlardı. O ise  geri durarak Kuran-ı kerim tilaveti ile meşgul olmak istiyordu. Halbuki daha on yaşında idi.

İşte aşk şevk ve gayret...Sonunda da İmamı Nevevi diye Ümmet adına huccet olan dini ilimlerde bir dev olan zat çıkıyor meydana.... 



MEVLAM ŞEFAATİNE NAİL KILSIN



21 Ocak 2014 Salı

“BEN, BİZ OLDUĞUMUZ ZAMAN ‘BEN’İM”

“Afrika’da çalışan bir antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvelere ilk ulaşanın ödülü o meyveleri yemek olacaktır.
Onlara, “Haydi, şimdi başla! Birinci olan alacak!” O an bütün çocuklar elele tutuşur, koşarlar ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyveleri yemeye başlarlar.
Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu cevabı verirler;
“Biz “ubuntu” yaptık: Yarışsa idik, yarışı kazanan bir kişi olacaktı. Nasıl olur da diğerleri mutsuzken yarışı kazanan bir kişi ödül meyveyi yiyebilir?
Oysa biz ubuntu yaparak hepimiz yedik.” Ubuntu’nun anlamını açıklarlar onların dilinde:

UBUNTU: “BEN, BİZ OLDUĞUMUZ ZAMAN ‘BEN’İM”

İMAMI GAZALİ VE EŞKİYA

İmam Gazali Hazretleri'ni herkes tanır. Anne ve babasından ayrılarak uzak yerlere giderek uzun zaman ilim tahsil eden İmam Gazali, ilmini tamamlayıp dönüyormuş. Kitaplarını, notlarını tuttuğu defterleri falan da deveye yüklemiş bir kervana da katılmış yola koyulmuştu. Yolda eşkiyalara rastlarlar. Eşkiyalar para ve kıymetli şey aramaktadırlar. Herkesi soyduktan sonra sıra İmam Gazali'ye gelir. Onun parası pulu olmadığı için devesinde bulunan kitap ve defterlerini almak isterler. İmam Gazali Hazretleri yalvarmaya başlar:
- Ne olur onları almayın. Ben onları senelerimi vererek elde ettim. Onlar sayesinde ilim sahibi oldum. Zaten sizin işinize de yaramaz.
Eşkiya reisi güler ve der ki:
- ''Sen nasıl ilim sahibisin ki, elinden defterlerin alındığı zaman sende ilim namına bir şey kalmıyor.Senden alim bile olmaz''
Böyle söyler ve onun ders notlarını geri verdirir.
Fakat, eşkiya reisinin bu sözleri İmam Gazali'ye çok tesir eder ve ilim tahsiline geri döner okuduğu ilimlerin tamamını defterlere değil, zihnine yerleştirir ve bütün dünyanın tanıdığı İmam Gazali olur. 

19 Ocak 2014 Pazar

ZEYTİN ÇEKİRDEĞİ


Zeytinyağı içerisinde ne olduğu hala bilinemeyen bulunamayan bazı kimyasallar ihtiva etmektedir. Zeytin yağını zeytin yağı yapan bu kimyasallardır.
Bu kimyasallar zeytinyağını normal oda şartlarında sakladığınız zaman asırlar boyunca bozulmadan yenilebilecek evsafta kalmasını sağlamaktadır. Yani bu madde veya maddeler zeytinyağına antioxidan olarak etki etmektedirler. Zeytinyağlı sabun ise,bu maddeler dolayısı ile ciltte geri yağlandırıcı(reoily) denilen bir etki hissettirmektedir.
Her şeyin en kıymetlisi en güç ulaşılabilecek yerde olur sırrı sebebince zeytinyağını zeytinyağı yapan bu malzeme yoğun bir şekilde zeytin çekirdeğinin içerisindedir.

Bu faydayı elde etmek için ise kahvaltılarda yenilen zeytin çekirdeklerini yutmak gerekir. Yutulan Zeytin çekirdeği boğaz boşluğundan mideye girene kadar eriyen yediğimiz tek maddedir. Yani hazmı en kolay yiyecek zeytin çekirdeğidir.

Faydaları ise: ülser gastrit gibi mide problemlerini bitirdiği gibi bağırsak ve sindirim yollarını düzenler. Basur ve prostatı engeller. Ve iç organlarda oluşabilecek kanserojen hücre riskini binde birlere indirger.

Her şeyde olduğu gibi burada da az da olsa sürekli olması, gerek tuz gerekse zeytin çekirdeğini yutmak ve bunu her gün her yemekte yapmak önemlidir

UYKU

''Keşke mevla uykumuzu alsa da sabahlara kadar ilim okusak....''

Hemen şu beyit beni tahrik etti;

Aceben lilmuhibbi keyfe yenamü
Ve küllü nevmin alel muhibbi haramün

(Hayretler olsun o sevgiliye ki; nasıl uyur?
  Sevgisi olana bütün uykular haramdır...)

İlim aşığı olduğunu iddia edip de şu an yataklarında olanlara aceb olsun.....

KIT'A

Elhattu bakî
Velömrü fanî
El abdu âsi
Ve rabbü âfi


(Yazı bakîdir, ömür fanidir, kul asidir, rabbim affedicidir....)

MECMUATÜL CEVAHİR


Kitabın müellifi der ki: ''Bu mecmuatül cevahir kitabımızı her kim okursa kırk sene geceli gündüzlü kitap mütalaa etmiş gibidir.''

Hep söylemişimdir; neslimizin asıl sorunu kendi kaynaklarına ulaşamamak ve kendinden haberi olmamaktır. Çünkü bu kitapların basımı artık yok, elde etmek zor.Hal böyle olunca kendimizden de haberimiz olmuyor .

Bizi merak edenlere: kırk yıl mütalaa ile meşgul olma niyetindeyiz....

17 Ocak 2014 Cuma

RU'YETULLAH

Sormuşlar : ''Efendim!Ahirette mü'minler Allah'ı ne kadar görecekler?'' Cevaben:
  ''Dünyada iken ihlasla ne kadar ALLAH demişlerse o kadar''

HZ. VAHŞİ R.A

Hz. Vahşi, Uhud meydanında saatlerce Hz. Hamza’yı kollar. Mızrağı atacağı ortamı bekler. Nihayet karşısına çıkamadığı Hz. Hamza’yı uzaktan attığı mızrakla şehit eder. Hz. Hamza, Hz. Peygamber’in hem amcası hem de sütkardeşiydi.

Hz. Hamza’yı şehit eden "Vahşi", ismine uygun bir şekilde Hz. Hamza’nın karnını ve göğsünü bıçakla parçalar ve iç organlarını Uhud’un kumlarına döker.

* * *

Uhud sonunda Hz. Peygamber, şehitleri ve yaralıları dolaşır. Kendisi de yaralıdır. O gün çok ağlar. Hele Hz. Hamza’nın başındayken belki ilk kez hıçkırıkları yükseldi. Sadece Hz. Hamza’yı kaybedişine değil, tek başına kaplan avına çıkabilecek kadar yürekli olan bu insana yapılana tahammül edemez. Hatta orada yemin eder, ben de yetmiş kişiye misliyle karşılık vermeye müsaade edeceğim, diye. Ama hemen akabinde inen ayetler bu karşılığı yasaklar (İbni Sa’d, et-Tabakat 3, 5, 13, 14).

İnen ayetler, aşırı gitmeyi yasaklayan ayetlerdir (Neml, 126). Hz. Peygamber bundan dolayı sabretmiş, daha sonra kefaret ödemiştir (İbni Sa’d, et-Tabakat, el Kübra’e, 3, 5, 11). Aslında sadece bu olay Kuran-ı Kerim’in vahiy ürünü olduğunun en açık belgesidir. "Allah’ın Aslanı" olarak anılan Hz. Hamza ve benzerleri hakkında "Allah’ın yolunda öldürülenleri ölü sanmayın" (Ali İmran, 169) ayeti iner.

Aslında bu yazıda anlatacağım konu, bu ayrıntıdan sonraki satırlardır. Ama sanıyorum baştaki satırlar olmasaydı şimdi yazacaklarım tam anlaşılamayabilirdi. Hz. Hamza’nın katili olan "Vahşi", sonradan Müslüman olmak istediğini fakat "şirk yapanların, katillerin ve zinakárların" azaba uğrayacağı şeklindeki ayetlerden korktuğunu iletir. Vahşi’nin hakkında üç ayet arka arkaya iner (belirli bir zaman içinde).

Olay şöyle gelişir: Uhud harbinde Peygamber Efendimizin amcası Hz. Hamza’yı (RA) şehit eden Vahşi, Resulullah Efendimize, "Ben Müslüman olmak istiyorum. Ama Kuran’da ’Ve onlar ki Allah’ın beraberinde diğer bir ilaha dua etmezler, Allah’ın haram kıldığı nefsi haksız katleylemezler ve zina yapmazlar. Her kim de bunları yaparsa ağır cezaya çarpar’ (Furkan, 6) ayeti beni İslam’dan men ediyor. Zira ben sayılan bu üç günahın hepsini yaptım. Benim için bir tövbe imkánı var mı?" diye Mekke’den bir mektup yazdı.

Bunun üzerine Furkan Suresi’nin, "Ve her kim tövbe edip de salih amel işlerse o muhakkak Allah’a makbul olarak döner" mealindeki 71. ayeti kerimesi nazil oldu. Peygamber Efendimiz (SAV) bu ayeti kerimeyi Vahşi’ye yazıp gönderdi.

Vahşi, "Bu ayette iyi amel yapma şartı var. Ben iyi işleri, amelleri belki yapamayabilirim. Başarılı olabilir miyim bilmiyorum" diye bir mektup daha yazdı.

Bunun üzerine, "Doğrusu, Allah kendine şirk koşulmasını mağfiret etmez, ondan berisini dilediğine mağfiret buyurur" (Nisa Suresi, ayet 4) mealindeki ayeti kerime nazil oldu. Peygamber Efendimiz, bu ayeti kerimeyi de Vahşi’ye yazdı.

Vahşi tekrar, "Bu ayeti kerimede de Allahu Teala dilediğine mağfiret eder şartı var. Allah (CC) beni bağışlamayı diler mi, dilemez mi bilmiyorum" diye yazınca, "Ey nefisleri üzerinde israfta bulunmuş kullarım! Allah’ın rahmetinden ye’se (ümitsizliğe) düşmeyiniz. Şüphe yok ki, Allah günahların hepsini mağfiret eder. Muhakkak ki o çok gafur ve rahimdir" (Zümer Suresi, ayet 53) mealindeki ayeti kerime nazil oldu.

Resulullah Efendimiz, bu ayeti kerimeyi de Vahşi’ye bildirdi. Vahşi bu ayeti kerimede hiçbir şart bulamadı ve Medine-i Münevvere’ye gelip Müslüman oldu.

* * *

Hz. Hamza (RA) gibi bir insanı şehit eden bir köleye, insan olduğu için verilen değer. Bu kişi hakkında tam üç ayet iniyor ve Hz. Peygamber, Vahşi’ye engel olmuyor, olamıyor. Çünkü vahiy inince, aradan perdeler, aracılar ve talepler kalkar. Yüce Allah konuşur, emreder. Bu olaydan sonra Vahşi, bizim için Hz. Vahşi’dir. Sahabidir.

Sütten daha beyaz

Sütten daha beyaz

Ebu Zerr  (r.a.) anlatıyor:
" Ey Allah’ın Resulü (s.a.v.), Kevser havzının kapları nedir? dedim. Şu cevabı lütfettiler: 
Nefsimi kudret elinde tutan Zat-i Zülcelal’e yemin olsun, onun kapları açık ve karanlık bir gecede gökteki yıldızlardan daha çoktur. Cennetin kaplarından kim içerse artık ömrünün sonuna kadar hiç susamaz. Havzin cennetten çıkan iki oluğu gürül gürül akar. Genişliği uzunluğuna denktir. Bu da Amman'dan Eyle'ye olan mesafe kadardır. Suyu sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır. "

[Kütüb-i Sitte H.N:5044; Müslim, Fezail 36, (2300); Tirmizi, Kıyamet 16, (2447)]

15 Ocak 2014 Çarşamba

13 Ocak 2014 Pazartesi

BABA NASİHATI

''EVLATLARIM ! YUSUF A.S ZÜLEYHA'YA SABRETTİ MISIR'A SULTAN OLDU. SİZLER DE NEFSİN HEVA VE HEVESİNE SABREDERSENİZ DÜNYAYA SULTAN OLURSUNUZ..'' 

GÜZELLİK - AHLAK

''Hz. Yusuf'u zindana götüren, güzelliği;tahta oturtan ise ahlakı idi.''

KULLUK

Namaz da Fatiha şerife'yi imam efendi okurken aklıma geldi de: demek ki cenabı hakk'ın bizden istediği mü'min ufku bu olmalı: ''iyyake na'büdü ve iyyakenestaîn''
''nehussuke bil ibadeti vel istianeti''

''ANCAK SANA KULLUK EDER;ANCAK SENDEN YARDIM DİLERİZ''


AĞLAR YAKUP AĞLAR

Yakup a.s hiç durmadan ''yusuf, yusuf....'' diye ağlardı.
Cebrail a.s geldi. Dedi ki : ''Ey yakup sana ne oldu ki yusuf yusuf deyu ağlarsın. Hakk tealanın sana selamı var diyor ki:
''Bir kişiyi anar durursun ki o seni gözsüz etti. Ama sana asıl göz vereni anmazsın.Sen yüzbin kere 'yusuf' desen o sana dönüp bakmaz. Eğer bir kere 'ALLAH' desen on kere cevap verirdim ve yusuf'u sana geri verirdim.''

HALKA ŞİKAYET

Yusuf a.s kuyuda iken padişahın hizmetçilerine ''sultanınızın yanında beni de anın'' deyince;Cebrail a.s indi gökten:
-Ey yusuf seni bu güzel surette kim yarattı?
-Hakk teala ve tekaddes Hz.leri
-Peki seni Yakup a.s'a kim verdi?
-Hakk Teala hazretleri
-Seni zindana kim koydu?
-Hakk Teala Hazretleri
     O zaman ey Yusuf Hakk Teala Hz.leri sana diyor ki: ''Benim nimetlerimi, babanın nasihatlerini unuttun sen.Sana bir musibet gelince halka şikayette bulunma!''

Netice:''felebise fissicni biz'a sinin''  ''Biz o yusuf'a senelerce hapsi elbise gibi giydirdik.''

AŞK

Bugünün modern dünyasında ağzını aşktan yana açanlar hep Yusuf (a.s) ve Züleyha validemizi alet ederler  kendilerine. Aşklarını onlarla tanımlarlar.Yazarlar kelimelerini onlarla tamamlarlar. Kitap listelerinde rekorlar onlarla kırılır. Peki onarın hali nasıldı?
 Züleyha Validemiz
-Ey Yusuf ! Senin ne güzel gözlerin var.
Yusuf a.s
-Onlar öldüğüm zaman yere akacaktır.
Züleyha
-Yusuf senin ne güzel yüzün var
Yusuf a.s
-Onu bir gün kabirde kurt yiyecektir.
Züleyha
-Yusuf senin ne güzel zülüflü büklüm büklüm saçların var
Yusuf a.s
-Bir gün olur ki onları kabirde kurt yer........

İLİM

Muhabbet ederken Kemal Abim ders çalışmak ve ilim öğrenmekle alakalı güzel şeylere değindi ki onlardan size bahsetmesem olmaz.
        ''...Kafa işleyecek. Sadece okuduğunu görüp de kafa işlemezse olmaz. Aklı maaş çalışacak.Kulakların arkası terleyecek.İlim ancak böyle elde edilir.
            Nasıl maddi eserler bedenen çalışmaya muhtaç ise; fikrî ilimler de fikren çalışmaya, fikren yorulmaya mütevakkıftır.
            Fikren yorulmadan,fikren mesai yapmadan ilim elde edilemez...''

HALİLÜRRAHMAN A.S

Cenabı Hakk'ın İbrahim a.s'ı kendisine halil seçmesi üç şeydendir;

  1. Yemek yedirmesi
  2. Selamı yayması
  3. Gece ibadetine düşkün olması

11 Ocak 2014 Cumartesi

DİVAN DERGİSİ

Üç senedir bu kitabı/dergiyi okumayı istiyorum. Hatta okuduğum bir kitap vardı onu bıraktım ki bu dergiyi okuduktan sonra o kitabı okuyayım.(Kitap o kadar güzeldi ki tam aradığım tam üzerine tartışma yapılan meselelerden bahsediyordu. Okumaya kıyamadım.)
Divan dergisi 28. sayısı 2010/1
İsmail Kara'nın  ''Unuttuklarını Hatırla!'' yazısı. Şerh ve haşiye geleneğine bir savunma babında yazılmış.Şerh ve haşiye geleneğinin ilmin önünü kapattığını söyleyenlere tokat gibi cevap verilmiş. Tabiri caizse döşenerek yazmış. Yazıyı okumayı uzatmaya, bölmeye kıyamadım.Madem ki döşenerek yazmış döşenerek okumak lazım dedim.Gecemi gündüzüme katarak okudum.


GECELERİMİ VERDİM BU KİTABA
HİÇBİR SATIRINI ATLAMADIM
RENKLİ KALEM YETİŞTİREMEDİM ALTINI ÜSTÜNÜ ÇİZMELERE
(LEYTEL İLME MERZUKUN LİKÜLLİ TALİBİN)


BİZ OKUYORUZ


BİZ AİLECEK İNSAN VE HAYAT OKUYORUZ 

PEKİ YA SİZ ?


YOKSA HALA ABONE OLMADINIZ MI?

10 Ocak 2014 Cuma

VAHHABİ'NİN ZORUNA GİTTİ

Cuma vaazında hocaefendinin kürsî i muhammedî'den söyledikleri vahhabi'nin zoruna gitmiş olacak ki bir hışımla ayakkabılarını aldı ve ''ben vahhabiyim.bir daha buraya cuma kılmaya gelmeyeceğim...''diyerek çıktı gitti.
Senin gönlün gavurdan yana ise ben ne yapayım.Bari bizim alacağımız feyze nura mani olma.Ama sana açık uyarı:
''RASÛLULLAH'SIZ BİR CENNET YOOOOK!!!''


9 Ocak 2014 Perşembe

YORUMSUZ...

-ALINTIDIR-

İNSAN VE HAYAT

İŞTE İNSAN VE HAYAT  DERGİSİNİN OCAK SAYISI
&&&
Kaç taneniz abone bilmiyorum ama abone olmaktan dan öte kendimi buluyorum bu dergide. Bir yahudinin bile okumadığı gazeteyi günde iki defa alıpta okumadan atmasına akıl erdiremediğim kadar; yahudileri zengin edip de kendi müslüman muhayyilesine uzak kalan müslümanlara da hayret ediyorum.
Halbuki mesele okumaktan daha da öte....
Aldığım gün okuyorum bir çırpıda.Ve bekliyorum bir sonraki ayı, bir sonraki sayıyı...
Ve çocuklar.. onlar da bekliyorlar her ay çocuk sayısını, daha ay bitmeden diğer sayıyı soruyorlar.
Peki siz hala okumuyor musunuz ?
Bir de dergide anlatılan çocuklar var onların da halini bilmek lazım.
 -BİŞKEK ALTINYUVA YETİMHANESİ-
ASLINDA BİR USULUN NİŞANESİ
BU YETİMLER İÇİN DUA DA MI EDEMEYİZ?

İDRİS A.S

Şit a.s'ın oğlu olan İdris a.s'ın asıl adı Ahnun idi. Kendisi dünya tarihinde ilk olarak yazıyı kullanmıştır. İbadete, yıldızlara, rakamlara ve yazıya çok meraklı idi. Fakat bir şeyi öğrenmek için çok okur çok ders çalışır idi. Bundan dolayı kendisine İDRİS (A.S) denilmiştir.

Salevatulahı aleyhi ve ala nebiyyina.

KAHVE MOLASI

Kitap Kahve ve Blog

Kahve artık kitap okumanın değişmez arkadaşı gibi oldu. Kahve demişken Silistrevî'nin (k.s) o meşhur beytini sizlere hatırlatmadan geçemeyeceğim.

İçin kahveyi rûyi siyâkımdır , şifa verir bedene.
Allah rahmet eylemesin sigarayı îcad edene.
Sigaraya murdar demeyin içeni âr eder,
Necasete atmayın necaseti murdar eder.



-İnsan ve Hayat dergisi Ocak sayısı-
Okumaya değer veren ve okumayı seven arkadaşlar için kendilerini bulabilecekleri çok güzel yazılar var.


TALEBELERİMİZ'E

.....servet ü samanımızı ilim irfan namına sarf ettik. Bu sebeple ailemizi dahi ihmal ettik. Türlü mihnetlere katlandık. Halimize merhamet ediniz. Dini ve milli haysiyyetleri muhafaza için ecdadımızın bıraktığı eserleri okuyup araştırarak onlara yeni şeyler ekleyiniz. Yoksa ilim ve irfan olmadan yaşamanın ne manası olur. Hiç olmazsa  bir kere namımızı yad edip, okuttuğumuz dersleri iyi muhafaza ediniz....

''YOKSA YARIN AHİRETTE İKİ ELİMİZ ON PARMAĞIMIZ YAKANIZDA OLACAKTIR.''


selam ve dualarımızla...

8 Ocak 2014 Çarşamba

LUTFİYYE'DEN

Câh erbabına iffet lazım
Sanma kim mayei devlet lazım

Makam sahibine devlet malı değil iffet lazım.

Câhdan maksad izzet olmalıdır
Cem'i mal itmek ise töhmettir

Makam sahibi olmaktan maksat izzet olamlıdır, mal toplamak ise töhmet getirir

İffet sahibi olan sadr-nişîn
İki cihanda olur hayra karîn

Makama oturan namuslu kişiler iki cihanda hayra yakın olmuşlardır

NE OKUYAYIM

Yazıcızade Ahmedi Bîcan Envarul Âşikîn' de der ki:

''Eger gizli inci, şah inci istersen envarul aşikın oku, eğer ecru gayri memnun ve büyük sevaplar istersen muhammediyye oku!''

LUTFİYYE

Sizlere kitap yada musannıfı hakkında uzun uzadıya malumat vermek isterdim. Ancak bunun için hiç vaktim müsait değil. Ama kitabın içerisinden tüm kitabı özetleyecek bir cümleyi söylersem yeter galiba.

''ASÎL EVLÂDIN BABASI İLİMDİR''


İlim ve edep ehli tüm karındaşın okumasında faide mülahaza olunan mühim bir kitap




7 Ocak 2014 Salı

BİR BEYİT

Her sözün insanda çağrıştırdığı farklı şeyler vardır. Kıymetli dostlar....Bakalım bu beyit sizlerde neleri çağrıştırıyor......

VAR İSE CEVHER-İ ZÂTINDA KEMÂL 
CÂYIN OLSA NE ZARAR SAFF-İ NİÂL
TECÜMESİ:
Kişiliğinin özünde olgunluk varsa,
Yerin pabuçluk olsa ne çıkar.

LEHEB SURESİ

Burada sizlere bu surenin havâssından yada Îcaz yönünden bahsedecek değilim. Maksadım sadece bu sure vasıtasıyla bir şeyler ifade edebilmek.
Kitap okumanın ayrı bir zevki vardır. Hele  bilmediğiniz bir şeyleri yeni yeni duymaya başlıyorsanız, yada son zamanlarda yaşadıklarınızla alakalı olarak sizi ifade ediyorsa veyahut devamlı kendisiyle meşgul olduğunuz şeylerle ilgili yeni bir perde aralamışsa ; içinizi bir sevinç kaplar. Okursunuz sonra kalkıp o sevinçle gezinir gelir tekrar okumaya devam edersiniz. İşte tam da olayın burasındayım.
''Tebbeti tersten okumak'' tabirini hepimiz duymuşuzdur. Ama bunu ne anlama geldiğini bir kitabın dipnotunda -metnin kendisinde de değil- görmek beni heyecanlandırdı.İşte tebbetin tersten okunmasının sebebi: meclislerin de kendilerine sıklet veren insanları defetmek için tebbet suresini tersten okurlarmış.
Tabirin kullanımının asıl sebebi de buymuş....

Nasıl? Bu malumatı duymak sizi de heyecanlandırdı mı?

6 Ocak 2014 Pazartesi

2014 İLK'LERİ

İŞTE 2014 DE ALMIŞ OLDUĞUM İLK KİTAPLAR

Dün Ato'daki Ankara kitap fuarına uğradık. lakin gönlümüzü açıcı bir fuar olmadı. Tabii Ankara için bir başlangıç olması hasebiyle iyi olabilir ancak Tüyap gibi fuarlar yanında bir hiç olduğunu düşünüyorsun.
Tüyap'a giden var mı ? Bilmiyorum ama kitap ve fuar denince akla ilk orası geliyor. İmkanı olan arkadaşlara tavsiye ederiz her yılın ekim ayında İstanbul'da. İstanbul'u hedef alan arkadaşlara da gezilecek mekanlar arasına kaydetmelerini tavsiye ederiz.

İşte 2014 ün satın alınan ilk kitapları
  • Yavuz Sultan Selim - Çamlıca yay ( İstanbul'dan gelirken otobüste okudum bitti...)
  • Türk Tarihi Dini'si - Akçağ yay ( Köprülünün kitaplarının incelenmeye değer olduğunu düşünüyorum. Çünkü kendisi adı üstünde Ord. prof. yani bir ilim adamı)
  • Lütfiyye -Bedir yay (İstanbul dönüşü Yavux kitabı bitince bu kitaba başladım okumaya devam ediyorum. Aynı yazarın bir diger kitabını  osmanlıca pdf sini buldum onu da çıktı alıp ciltlettirip okuyacağım. Kitabın adı bende  mahfuz...)
  • Avrupa'da Hilalin Çocukları - Akçağ yay. / Mehmet Sılay ( Bu kitabı 10 sene önce okumuştum. Baskısı da yoktu, yeniden basıldığını görünce aklıma ilk gelen Ömer Faruk oldu. Eger bu yazıyı okuyup da gelirse ona hediye edeceğim. NOT: Kitapta Kemal Abi'me ait notlar da var.)
  • Yavuz'un Çamurlu Kaftanı - Çamlıca ( Bunu da otobüste okumaya başladım, bitmek üzere)
Selam ve Hurmetlerimle

5 Ocak 2014 Pazar

KAHVE MOLASI

KAHVE VE KİTAP

Harika bir pazar gününde dostlar ile beraberken bir el yazması kitap geçiyor elimize.Süleyman el-Cezûlî'nin Delâili Hayrât kitabı.....Kitap el yazması olur da kimler hayran olmaz ki. Musannıf merhumun kıssası ehlince malum...
“Muhammed Cezûlî, birgün bir kuyu başına abdest almak için uğradı. Kuyunun yanında su çekmek için kova ve ip yoktu. Ne yapacağını şaşırmıştı. Bir kız, onun bu hâlini yüksekçe bir yerden gördü ve ona şöyle dedi: “Sen kimsin ve niye şaşırdın?” Muhammed Cezûlî, onun kova getireceği ümîdi ile kendisini tanıttı ve hâlini bildirdi. Kız bunun üzerine ona; “İnsanlar seni hayır ve kerâmetle överler. Sen ise kuyudan bir su çıkarmaktan âciz kaldın ve şaşırdın” dedi ve gelip kuyuya seslendi. Allahü teâlânın izni ile su, kuyudan taşıp dışarıya akmaya başladı. Muhammed Cezûlî abdest aldıktan sonra kıza; “Sen bu kerâmete hangi amelin sebebi ile nail oldun?” dedi. Kız da şöyle cevap verdi; “Resûl-i ekreme ( aleyhisselâm ) salevât-ı şerîfeyi çok getirmekle ve salevât okumaya devam ederek nail oldum.” 

Muhammed Cezûlî, bu duruma hayret ederek; “Acaba hangi salevât-ı şerîfeyi okumaya devam etsem?” diye düşünmeye başladı. O gece, bu düşünceden dolayı uykusu gelmedi. Bu düşünce içerisinde yatakta yatarken, hanımı yatağından kalktı. En güzel elbisesini giyip, örtüsünü örtüp evden dışarı çıktı. Bunu görünce, hanımının bu saatte nereye gittiğini merak ederek arkasından dışarı çıktı ve gördü ki: Hanımı deniz sahiline ilerliyor. Önünde bir arslan; ardında bir arslan ona bekçilik ediyordu. Merakı daha fazla arttı. Hanımı deniz kıyısına gitti. Denizin ortasında, ıssız ve küçük bir ada vardı. Arslanlar denizin kıyısında yattılar. Hanımı ise su üstünde yürüyerek o adaya gitti. Orada abdest alıp, namaz kılmaya başladı, ibâdetini tamamladıktan sonra, yine su üzerinde yürüyerek kıyıya geldi. Arslanlar da kalkarak, biri önde, biri arkada yürümeye başladılar. Muhammed Cezûlî daha önce eve gelip, uyuyor göründü. Hanımı, eve gelip elbiselerini değiştirip, yattı. “Hanım bunu her gece mi yapıyor?” diye düşünerek, üç gece onu gözetledi. Hanımının her gece böyle yaptığını gördü. Üçüncü gecenin sabahında, bu durumu hanımına sordu. Hanımı ona; “Siz, bu işe şimdi mi vâkıf oldunuz? Uzun senelerdir ben böyle yapıyorum” dedi. Bunun üzerine Muhammed Cezûlî; “Acaba, bu kerâmete ne sebeple kavuştunuz?” diye sorunca, hanımı; “Resûl-i ekreme ( aleyhisselâm ) salevât-ı şerîfe okumayı hiç bırakmadım. Bu yüzden buna kavuştum” dedi. Muhammed Cezûlî; “Devam ettiğiniz bu salevât-ı şerîfe hangisidir?” diye suâl etti. Hanımı cevap vermedi. Israr edince; “Bu gece istihâre edeyim, izin olursa, cevap veririm” dedi. Sabahleyin hanımı; “Açıkça söyliyeyim, haber vermeye izin yoktur. Ancak salevât-ı şerîfeleri topla, onların içinde varsa, “Vardır” diye haber veririm” dedi. Bunun üzerine Muhammed Cezûlî, birçok kitaplarda bulunan salevât-ı şerîfeleri topladı ve bir kitap yazdı. Hanımına, yazdığı bu kitabı okuduğu zaman, hanımı; “İçinde birkaç yerde vardır” dedikten sonra; “Bu kitabı okumaya devam edenin, Allahü teâlânın rahmetine kavuşacağına şüphe yoktur” dedi. Muhammed Cezûlî bu eserine, “Delâil-ül-hayrât ve şerâvârık-ül-envâr” ismini verdi. Bunun ma’nâsı; hayırlara delîller ve parlayan nûrlar’dır. 


4 Ocak 2014 Cumartesi

İSTANBUL HEYETİNİN ARDINDAN...

Yıktın harâb ettin bir gönlü,
Çevirdin eski mısr'a.
Tâmiri ne kâbil,
Ba'de harabil basra.

KİTAP VE YOLCULUK

Delikli demir çıktı mertlik bozuldu derlermiş.
Şimdilerde televizyon, bilgisayar, internet derken insanlar artık kitap okumayı akıllarından bile geçirmiyorlar. Ve konu kitap olunca daima bir mazeret içerisindeler.
Hele hele şu televizyonun otobüs koltuklarının arkasına taşınmasıyla yolculukta bir şeyler okuyanların sayısı iyice azaldı.
Dünkü istanbul ziyareti dönüşü, almış olduğum ''Yavuz Sultan Selim'' isimli kitabı okumaya başladım.80 sahifelik küçük hacimli bir kitap.Ancak tam otobüste okunacak bir kitap. Tv li rahat koltuklarda seyahat eden arkadaşlar ekranlarla gülüşe dursun, biz o manevi istanbul havasını muhafazaya gayrete çalıştık.
Kitap içerisinde yer alan notları sizlere inşallah diğer ''Yavuz'' kitabı bitince ulaştıracağız.
Şimdilik bu kadarla iktifa...
Selam ve hurmetler...




MÜHÜR KİMDEYSE SÜLEYMAN O'DUR!


Meşhur bir menkıbedir: Hazret-i Süleyman'ın mührünü bir kötü cin ele geçirip, tahtına oturmuş. Kimse Hazret-i Süleyman'ı tanımamış. Derken cin mührü denize düşürmüş. Bir balık yutmuş. Hikmet-i ilahî, balığı Hazret-i Süleyman tutmuş. Mührü bulmuş. Tahtına geri dönmüş. "Mühür kimdeyse, Süleyman odur!" tabiri de bu menkıbeden kalmadır.