9007101300001 Barkod Numarasıyla Kütüphanemin 1. Kitabı
MARİFETNAME
Mârifetnâme. İbrahim Hakkı Erzurûmî'nin (ö.
1194/1780) başta ahlâk ve tasavvuf konularına yerveren çok yönlü eseri.
Eserin girişinde telifinin 1170
(1757) yılında tamamlandığı ifade edilmiş, müellif, oğlu Seyyid Ahmed Naîmî
için kaleme aldığı eserinin yazılış amacını ve planını da belirtmiştir. Dünya
ve âhiretin İnsan için,
insanın da yaratıcısını bilmek için halkedildiğini, ancak rabbi
bilmenin nefsi bilmeye, nefsi bilmenin de kişinin hem kendi maddî varlığını hem
fizik âlemini bilmesine bağlı olduğunu söyleyen müellif bu sebeple eserinde
astronomi, fizyoloji, psikoloji ve hikmetin yanı sıra kalbî ilimlerden ve irfan
alanından faydalanarak açıklamalar yaptığını kaydetmiştir. Kitabının bir
mukaddime, üç ana bölüm ve bir hatimeden oluştuğunu belirten İbrahim Hakkı
oğlunun şahsında okuyucularına eserden çıkaracağı sonuçları, alacağı dersleri
özet halinde anlatmaktadır.
Mârifetnâme'de ana
bölümler (fen) bab, fasıl ve nevi adıyla alt başlıklara ayrılmıştır. Dört
fasıldan meydana gelen mukaddimenin ilk faslı dünya ve âhiret
âlemlerinin kuruluş ve işleyişiyle ilgili olarak seksen civarında âyetle
başlamakta, ardından tefsir ve hadis ehline dayandırılarak eski kozmografya
bilgilerine yer verilmektedir. Mukaddimenin son konularını kıyamet alâmetleri,
sûra üflenişten itibaren âhiret halleri ve
mekânları teşkil etmektedir.Üç bab ve yirmidört fasıldan meydana
gelen birinci bölüm madde âleminin yaratılış ve Özelliklerine ayrılmış olup
birinci bab İslâm filozoflarının vücûb ve imkân yöntemi çerçevesinde isbât-ı
vâcible başlamış. Meşşâî gelenekteki beş cevher, dokuz araz hakkında kısa bilgi
verilmiştir. Ardından akıllar,nefisler, felekler ve dört unsurdan sözedilmiş,
maddenin başlangıç noktası olan çamurdan bitkiye,oradan hayvana ve nihayet
insana doğru gelişen bir tür tekâmül süreci anlatılmış, nûr-i ilâhîden başlayıp
toprağa iniş ve oradan nûr-i ilâhîye yükseliş şeklindeki devirden söz
edilmiştir.Birinci bab hesap ilmiyle devam etmekte ve hendese bahisleriyle son
bulmaktadır.
On fasıldan olu şan ikinci babda
âlemin küre şeklinde olduğu belirtildikten sonra âyetlerle de istidlâlde
bulunularak ehl-i hey'et ve hükemâ yöntemiyle felekler âleminin kuruluş ve
işleyişi, burçlar, Zühal'den başlayıp en alttaki ay feleği dahil yedi gezegen
hakkında geniş bilgi verilmiş, muhtelif şekiller çizilmiş ve cetveller
düzenlenmiştir.
Üçüncü babda ay altı dünyası
(ecsâm-ı süfliyye) ve dört unsur üzerinde durulmuş, bu âlemdeki oluşum ve
değişimlerle müellifin "hey'et-i cedide" dediği Copernicus sistemi
anlatılmıştır. Bu babın muhtelif fasıllarında çeşitli şekil ve cetvellerle eski
ve yeni astronomi bilgilerine dair uygulama Örnekleri gösterilmiştir.İkinci
bölüm beş bab ve onsekiz fasıldan oluşur. İlk dört babda fizyolojinin
faydaları, fizyoloji yardımıyla insan bedeninin tanıtılması, beden ve ruh
münasebeti, organların çalışması, damarlar, nefs-i tabîiyye, nefs-i nebâtiyye.
nefs-i hayvâniyye. zahirî ve bâtını duyular hakkında bilgi verilmiş,dördüncü
babın son faslında organların şeklinden hareketle kişinin psikolojik
yeteneklerini ve ahlâkını tahmin etme (ilm-i kıyafet) tekniği anlatılmıştır.
Beşinci babda insanın maddî ve psikolojik özellikleriyle dış dünya, zaman ve
mekân, ayrıca âlem-i insanla âlem-i âhiret arasında benzerlik ve bir tür ilişki
kurma tecrübesi üzerinde durulmuş, buna kişinin kendi varlığı, sıfatları ve
tasarruflarından esinlenerek Allah'ın varlığı, sıfatları ve tasarrufları
hakkında fikir edinmesi konusu eklenmiş, insân-ı kâmilin alâmetleri
incelenmiştir. Beden sağlığı, İlâçlar, sağlıkla ilgileri açısından yiyecek ve
İçecekler ve giyim şekli hakkında açıklamalarda bulunulmuştur.
Mârifetnâme'nin üçüncü bölümü beş bab, yirmi yedi fasıldan meydana
gelmektedir. Eserin İlk iki bölümünün üçüncü bölüme giriş teşkil ettiğini
söylemek mümkündür. Kitabın başında belirttiği gibi müellif
birinci bölümle okuyucunun dış âlemi, ikincisiyle kendini tanımasını amaçlamış,
üçüncü bölümüylede mâsivâya vâkıf olduktan sonra ondan ayrılarak mârifetullah
ve kurb-i ilâhî saadetini bulup burada kalmasını hedeflemiştir. Üçüncü bölümün
birinci babında Kitap ve Sünnet'e uymanın önemi vurgulanmış, müellifin
döneminden itibaren günümüze kadar Sünnî bir akîde olarak tekrar edilen,
"Huda rabbim nebim hakka Muham-med'dir resûlullah Hem İslâm dînidir dînim
kitâbımdır kelâmullah" diye başlayan 116 beyitlik manzume ile akaidin tashihi
istenmiş, ardından temizlik hükümleriyle namaz hakkında bilgi verilmiştir. Daha
sonra dünyanın önemsizliği, beka âleminin ehemmiyeti ve Allah'a gönül
bağlamanın gerekliliği üzerinde durulmuştur. Feyiz ve irfan merkezi olan kalbin
mahiyeti ve özellikleriyle aklın mahiyeti ve kalple münasebeti ele alınmış,
Sünnî tasavvuf anlayışı çerçevesinde tasavvufun kavram ve konularına oldukça
yalın bir üslûpla geniş biçimde yer verilmiştir.Halk arasında şöhret bulan ve,
"Hak serleri hayr eyler Zannetme ki gayr eyler" beytiyle başlayan,
Tefvîznâme" adını verdiği otuz bir beyitlik manzume üçüncü babın sonunda
yer almaktadır. Evliyaya ait ilim, evliyanın üstün vasıfları ve kerametleri,
seçkin velîlerin tercih ettiği Nakşibendî tarikatının erkân ve hakikatleriyle
yöntemleri de üçüncü bölümün konuları arasındadır. Bölümün son babında seyrü
sülûkün hal ve merhaleleri ele alınmış, nefsin mertebeleri anlatılmış,
müellifin ve babası Osman Efendi'nin şeyhi olan ve "Fakîrullah" diye tanınan
İsmail Tillovî'nin tercüme-i hâline, babasının ve kendisinin ona intisap
edişine dair bilgilere yer verilmiştir.
Eserin dört fasıldan meydana gelen hatimesi her sınıftan insanla
birlikte yaşamanın âdabı konusundadır. Burada Resûl-i Ekrem'in örnek
alınmasının
gereği belirtildikten sonra insanlara yönelik davranışların
nezaket, şefkat ve merhamet çerçevesinde yürütülmesine vurgu yapan birçok âyet,
hadis,meşhur söz sıralanmış ve farklı sınıflara mensup kişilerin
davranışlarında riayet edecekleri görgü kuralları anlatılmıştır. Ardından din
âlimleriyle evliya zümresinin umûr-i hâriciyyesine dair âdâb ve erkâna yer
verilmiş. çeşitli organlar vasıtasıyla işlenebilecek günahlar tek tek sayılmış
ve bunların sebepleri anlatılmıştır. Hatimenin sonunda kolayca ezberlemenin on
yolu, unutmanın on sebebi, fakirliğe götüren kırk sebep, zenginliğe götüren
yirmi hareket tarzı sıralanmıştır. Hacimli bir eser olan Mârifetnâme''de ve
özellikle üçüncü bölümde bir kısmı Arapça ve Farsça olan çok sayıda manzume yer
almakta, kitapta ayrıca yirmi iki şekil ve çeşitli cetveller bulunmaktadır.
Mârifetname tasavvuf, ahlâk, kelâm ve fıkıh gibi ilimlerle aritmetik,geometri,
astronomi, fizyoloji ve psikoloji gibi disiplinlere dair dönemindeki bilgi ve
kültürü kuşatan ansiklopedik nitelikte bir eser olup müellifin astronomi,
coğrafya vb. alanlardaki yeni bazı gelişmelere
vukufunu göstermekte, bilhassa tasavvufî-ahlâkî bölümlerdeki ifade ve
üslûp özelliği onun samimi dindarlığını ve tasavvuf ilkelere gönülden
bağlılığını yansıtmaktadır. İbrahim Hakkı'nın Allah'a yükselen aşkı, yaratılmışlara
yönelen sevgi ve şefkati daha çok manzumelerinde etkileyici bir atmosfer
meydana getirmektedir. Eser Osmanlı tasavvufunun tipik ve canlı bîr örneğidir.
Dünyanın anlamı ve değeri, kalbin mahiyeti ve mârifetullahla ilgisi gibi
konulara dair açıklamalarında,tasavvuf adına ortaya çıkmış olan İbâhîlik
taraftarlarına yöneltilen eleştirilerde ve Özellikle ahlâkî konularda Gazzâlî'nin
İhyâ ü 'ulûmi'd-dîn'inden geniş ölçüde faydalanıldığı anlaşılmaktadır. Müellif,
İnsan anatomisi ve fizyolojisi konularında İbn Sînâ'nın el-Kanûn
fi't-tibb'ından yararlanmakla birlikte kendi
gözlemlerini de geniş ölçüde ortaya koymuştur. Yine psikoloji ve
insanın ahlâkına temel oluşturan güçlerle ilgili bilgiler İbn Sînâcı geleneğin
bir
devamıdır. Mârifetnâme'de işlenen konuların ait oldukları alanlara
göre ehl-i tefsîr ve hadis, ehl-i hikmet, ehl-i hisâb, ehl-i hey'et, ehl-i
irfana ve ehlullaha sık sık göndermeler Yapılmıştır.
Mârifetnâme'nin İbrahim Hakkfnın en önemli eseri olduğu
bilinmektedir. Onun Urvetü'l-İslâm, Nuhbetü'l'kelâm ve Ülfetü'l-enâm adlı eserleri
büyük ölçüde Mârifetnâme'den yaptığı alıntılarla meydana gelmiştir.Eserin
birçok yazma nüshasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Sadece Süleymaniye
Kütüphanesi'ndeki nüshalarının sayısı yirmiyi aşmaktadır. Kitabın birçok baskısı yapılmış Turgut Ulusoy tarafından ko nuları
arasında takdim tehir yapılarak ve bazı kısımları çıkarılmak suretiyle (İstan
bul 1972-1974),
ayrıca Durali Yılmaz Hüsnü Kılıç ve Faruk Meyan tarafından
(İstanbul 1999) bugünkü Türkçe'ye aktarılmıştır. Eser hakkında yapılan
çalışmaların çoğu müellifi ve onun başta astronomi olmak üzere ilim anlayışı
etrafında gerçekleştirilmiştir. Bunlar arasında Âmil Çelebioğ-lu'nun Erzurumlu
İbrahim Hakkı adlı eseri, Mehmet Ali Ayni'nin "Şeyh İbrahim Hakkı" ve
Ekmeleddin İhsanoğlu'nun "Batı Bilimi ve Osmanlı Dünyası" adlı
makaleleriyle, Abdülkuddus Bingöl'ün "Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın İlim
Anlayışı" isimli yazısı zikredilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder