24 Aralık 2013 Salı

MARİFETNAME

9007101300001 Barkod Numarasıyla Kütüphanemin 1. Kitabı
MARİFETNAME

Mârifetnâme. İbrahim Hakkı Erzurûmî'nin (ö. 1194/1780) başta ahlâk ve tasavvuf konularına yerveren çok yönlü eseri.
          Eserin girişinde telifinin 1170 (1757) yılında tamamlandığı ifade edilmiş, müellif, oğlu Seyyid Ahmed Naîmî için kaleme aldığı eserinin yazılış amacını ve planını da belirtmiştir. Dünya ve âhiretin İnsan için,
insanın da yaratıcısını bilmek için halkedildiğini, ancak rabbi bilmenin nefsi bilmeye, nefsi bilmenin de kişinin hem kendi maddî varlığını hem fizik âlemini bilmesine bağlı olduğunu söyleyen müellif bu sebeple eserinde astronomi, fizyoloji, psikoloji ve hikmetin yanı sıra kalbî ilimlerden ve irfan alanından faydalanarak açıklamalar yaptığını kaydetmiştir. Kitabının bir mukaddime, üç ana bölüm ve bir hatimeden oluştuğunu belirten İbrahim Hakkı oğlunun şahsında okuyucularına eserden çıkaracağı sonuçları, alacağı dersleri özet halinde anlatmaktadır.
           Mârifetnâme'de ana bölümler (fen) bab, fasıl ve nevi adıyla alt başlıklara ayrılmıştır. Dört fasıldan meydana gelen mukaddimenin ilk faslı dünya ve âhiret âlemlerinin kuruluş ve işleyişiyle ilgili olarak seksen civarında âyetle başlamakta, ardından tefsir ve hadis ehline dayandırılarak eski kozmografya bilgilerine yer verilmektedir. Mukaddimenin son konularını kıyamet alâmetleri, sûra üflenişten itibaren âhiret halleri ve
mekânları teşkil etmektedir.Üç bab ve yirmidört fasıldan meydana gelen birinci bölüm madde âleminin yaratılış ve Özelliklerine ayrılmış olup birinci bab İslâm filozoflarının vücûb ve imkân yöntemi çerçevesinde isbât-ı vâcible başlamış. Meşşâî gelenekteki beş cevher, dokuz araz hakkında kısa bilgi verilmiştir. Ardından akıllar,nefisler, felekler ve dört unsurdan sözedilmiş, maddenin başlangıç noktası olan çamurdan bitkiye,oradan hayvana ve nihayet insana doğru gelişen bir tür tekâmül süreci anlatılmış, nûr-i ilâhîden başlayıp toprağa iniş ve oradan nûr-i ilâhîye yükseliş şeklindeki devirden söz edilmiştir.Birinci bab hesap ilmiyle devam etmekte ve hendese bahisleriyle son bulmaktadır.
        On fasıldan olu şan ikinci babda âlemin küre şeklinde olduğu belirtildikten sonra âyetlerle de istidlâlde bulunularak ehl-i hey'et ve hükemâ yöntemiyle felekler âleminin kuruluş ve işleyişi, burçlar, Zühal'den başlayıp en alttaki ay feleği dahil yedi gezegen hakkında geniş bilgi verilmiş, muhtelif şekiller çizilmiş ve cetveller düzenlenmiştir. 
          Üçüncü babda ay altı dünyası (ecsâm-ı süfliyye) ve dört unsur üzerinde durulmuş, bu âlemdeki oluşum ve değişimlerle müellifin "hey'et-i cedide" dediği Copernicus sistemi anlatılmıştır. Bu babın muhtelif fasıllarında çeşitli şekil ve cetvellerle eski ve yeni astronomi bilgilerine dair uygulama Örnekleri gösterilmiştir.İkinci bölüm beş bab ve onsekiz fasıldan oluşur. İlk dört babda fizyolojinin faydaları, fizyoloji yardımıyla insan bedeninin tanıtılması, beden ve ruh münasebeti, organların çalışması, damarlar, nefs-i tabîiyye, nefs-i nebâtiyye. nefs-i hayvâniyye. zahirî ve bâtını duyular hakkında bilgi verilmiş,dördüncü babın son faslında organların şeklinden hareketle kişinin psikolojik yeteneklerini ve ahlâkını tahmin etme (ilm-i kıyafet) tekniği anlatılmıştır. Beşinci babda insanın maddî ve psikolojik özellikleriyle dış dünya, zaman ve mekân, ayrıca âlem-i insanla âlem-i âhiret arasında benzerlik ve bir tür ilişki kurma tecrübesi üzerinde durulmuş, buna kişinin kendi varlığı, sıfatları ve tasarruflarından esinlenerek Allah'ın varlığı, sıfatları ve tasarrufları hakkında fikir edinmesi konusu eklenmiş, insân-ı kâmilin alâmetleri incelenmiştir. Beden sağlığı, İlâçlar, sağlıkla ilgileri açısından yiyecek ve İçecekler ve giyim şekli hakkında açıklamalarda bulunulmuştur.
Mârifetnâme'nin üçüncü bölümü beş bab, yirmi yedi fasıldan meydana gelmektedir. Eserin İlk iki bölümünün üçüncü bölüme giriş teşkil ettiğini
söylemek mümkündür. Kitabın başında belirttiği gibi müellif birinci bölümle okuyucunun dış âlemi, ikincisiyle kendini tanımasını amaçlamış, üçüncü bölümüylede mâsivâya vâkıf olduktan sonra ondan ayrılarak mârifetullah ve kurb-i ilâhî saadetini bulup burada kalmasını hedeflemiştir. Üçüncü bölümün birinci babında Kitap ve Sünnet'e uymanın önemi vurgulanmış, müellifin döneminden itibaren günümüze kadar Sünnî bir akîde olarak tekrar edilen, "Huda rabbim nebim hakka Muham-med'dir resûlullah Hem İslâm dînidir dînim kitâbımdır kelâmullah" diye başlayan 116 beyitlik manzume ile akaidin tashihi istenmiş, ardından temizlik hükümleriyle namaz hakkında bilgi verilmiştir. Daha sonra dünyanın önemsizliği, beka âleminin ehemmiyeti ve Allah'a gönül bağlamanın gerekliliği üzerinde durulmuştur. Feyiz ve irfan merkezi olan kalbin mahiyeti ve özellikleriyle aklın mahiyeti ve kalple münasebeti ele alınmış, Sünnî tasavvuf anlayışı çerçevesinde tasavvufun kavram ve konularına oldukça yalın bir üslûpla geniş biçimde yer verilmiştir.Halk arasında şöhret bulan ve, "Hak serleri hayr eyler Zannetme ki gayr eyler" beytiyle başlayan, Tefvîznâme" adını verdiği otuz bir beyitlik manzume üçüncü babın sonunda yer almaktadır. Evliyaya ait ilim, evliyanın üstün vasıfları ve kerametleri, seçkin velîlerin tercih ettiği Nakşibendî tarikatının erkân ve hakikatleriyle yöntemleri de üçüncü bölümün konuları arasındadır. Bölümün son babında seyrü sülûkün hal ve merhaleleri ele alınmış, nefsin mertebeleri anlatılmış, müellifin ve babası Osman Efendi'nin şeyhi olan ve "Fakîrullah" diye tanınan İsmail Tillovî'nin tercüme-i hâline, babasının ve kendisinin ona intisap edişine dair bilgilere yer verilmiştir.
Eserin dört fasıldan meydana gelen hatimesi her sınıftan insanla birlikte yaşamanın âdabı konusundadır. Burada Resûl-i Ekrem'in örnek alınmasının
gereği belirtildikten sonra insanlara yönelik davranışların nezaket, şefkat ve merhamet çerçevesinde yürütülmesine vurgu yapan birçok âyet, hadis,meşhur söz sıralanmış ve farklı sınıflara mensup kişilerin davranışlarında riayet edecekleri görgü kuralları anlatılmıştır. Ardından din âlimleriyle evliya zümresinin umûr-i hâriciyyesine dair âdâb ve erkâna yer verilmiş. çeşitli organlar vasıtasıyla işlenebilecek günahlar tek tek sayılmış ve bunların sebepleri anlatılmıştır. Hatimenin sonunda kolayca ezberlemenin on yolu, unutmanın on sebebi, fakirliğe götüren kırk sebep, zenginliğe götüren yirmi hareket tarzı sıralanmıştır. Hacimli bir eser olan Mârifetnâme''de ve özellikle üçüncü bölümde bir kısmı Arapça ve Farsça olan çok sayıda manzume yer almakta, kitapta ayrıca yirmi iki şekil ve çeşitli cetveller bulunmaktadır.

        Mârifetname tasavvuf, ahlâk, kelâm ve fıkıh gibi ilimlerle aritmetik,geometri, astronomi, fizyoloji ve psikoloji gibi disiplinlere dair dönemindeki bilgi ve kültürü kuşatan ansiklopedik nitelikte bir eser olup müellifin astronomi, coğrafya vb. alanlardaki yeni bazı gelişmelere  vukufunu göstermekte, bilhassa tasavvufî-ahlâkî bölümlerdeki ifade ve üslûp özelliği onun samimi dindarlığını ve tasavvuf ilkelere gönülden bağlılığını yansıtmaktadır. İbrahim Hakkı'nın Allah'a yükselen aşkı, yaratılmışlara yönelen sevgi ve şefkati daha çok manzumelerinde etkileyici bir atmosfer meydana getirmektedir. Eser Osmanlı tasavvufunun tipik ve canlı bîr örneğidir. Dünyanın anlamı ve değeri, kalbin mahiyeti ve mârifetullahla ilgisi gibi konulara dair açıklamalarında,tasavvuf adına ortaya çıkmış olan İbâhîlik taraftarlarına yöneltilen eleştirilerde ve Özellikle ahlâkî konularda Gazzâlî'nin İhyâ ü 'ulûmi'd-dîn'inden geniş ölçüde faydalanıldığı anlaşılmaktadır. Müellif, İnsan anatomisi ve fizyolojisi konularında İbn Sînâ'nın el-Kanûn fi't-tibb'ından yararlanmakla birlikte kendi
gözlemlerini de geniş ölçüde ortaya koymuştur. Yine psikoloji ve insanın ahlâkına temel oluşturan güçlerle ilgili bilgiler İbn Sînâcı geleneğin bir
devamıdır. Mârifetnâme'de işlenen konuların ait oldukları alanlara göre ehl-i tefsîr ve hadis, ehl-i hikmet, ehl-i hisâb, ehl-i hey'et, ehl-i irfana ve ehlullaha sık sık göndermeler Yapılmıştır.
Mârifetnâme'nin İbrahim Hakkfnın en önemli eseri olduğu bilinmektedir. Onun Urvetü'l-İslâm, Nuhbetü'l'kelâm ve Ülfetü'l-enâm adlı eserleri büyük ölçüde Mârifetnâme'den yaptığı alıntılarla meydana gelmiştir.Eserin birçok yazma nüshasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Sadece Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki nüshalarının sayısı yirmiyi aşmaktadır. Kitabın birçok baskısı yapılmış Turgut Ulusoy tarafından ko nuları arasında takdim tehir yapılarak ve bazı kısımları çıkarılmak suretiyle (İstan bul 1972-1974),
ayrıca Durali Yılmaz Hüsnü Kılıç ve Faruk Meyan tarafından (İstanbul 1999) bugünkü Türkçe'ye aktarılmıştır. Eser hakkında yapılan çalışmaların çoğu müellifi ve onun başta astronomi olmak üzere ilim anlayışı etrafında gerçekleştirilmiştir. Bunlar arasında Âmil Çelebioğ-lu'nun Erzurumlu İbrahim Hakkı adlı eseri, Mehmet Ali Ayni'nin "Şeyh İbrahim Hakkı" ve Ekmeleddin İhsanoğlu'nun "Batı Bilimi ve Osmanlı Dünyası" adlı makaleleriyle, Abdülkuddus Bingöl'ün "Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın İlim Anlayışı" isimli yazısı zikredilebilir. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder